Merzifon Hakkında  Peygamberler  Kitaplar  Sorun Cevaplayalım
  • Uygulama
    • Dualar
    • Ok Takipli Mukabele
    • Mukabele
    • Naat-ı Şerifler
    • Sureler
    • Merzifon'da Namaz
    • Sesli Şiirler
    • Namaz Sureleri
    • Namaz Duaları
    • Aşr-ı Şerifler
    • Kaside - İlahi
    • Müezzinlik
  • Değerlerimiz
    • Müftülerimiz
    • İlçe Müftümüz
    • Müftülük Personeli
    • Merzifon’un Değerleri
  • Merzifon Kur'an Kursları
    • Merkez Kur'an Kursları
    • Köy Kur'an Kursları
    • En Eski Camiler
    • En Güzel Camiler
  • Merzifon Camileri
    • Camiler Ve Adresleri
    • Merkez Camileri
    • Köy Camileri
    • Camilerin İlginç Hikayeleri
  • Kıssalar - Menkibeler
  • Gönül Sultanlarımız
  • Multimedya
    • Fotoğraflar
    • Videolar
  • Sizden Gelenler
  • Kurân-ı Kerim
    • Sureler
    • Cüzler
    • Mealler
  • Haberler

Sorular

  • Okunan dualanmamış hatmi şerif ve diğer sureleri bekletip cenaze, hasta vs. için gerektiğinde uzun zaman sonra hediye edebilir miyiz?

    Bu şekilde yapılması uygun olmaz. Bir hatim bitince duası yapılır. Fatiha ile direk hatime başlanır. Usul bu şekildedir.

  • Adak orucunu ara vermeden peş peşe mi tutmamız gerekiyor?

    Bir adak orucu nasıl adanmışsa o şekilde tutulur. Yani, peş peşe tutulması adanmışsa ara vermeden tutulur, böyle bir şey yoksa ara verilerek de tutulabilir. Mesela üç gün oruç tutmayı adarken "peşi peşine tutacağım" diye bir şart koymamışsanız, ara ara tutabilirsiniz. Ancak oruç tutulması caiz olmayan günlerde tutamazsınız.

  • Selamün Aleyküm hocam. Kaza namazları hangi vakitlerde kılınabilir? Birde hocam her vaktin sonunda mesela sabah, öğlen, ikindi, aksam ve yatsı kıldığımızda da her vaktin kazasını kılabilir miyiz? Her namazın sonunda her biri bir şey diyor kafam karışıyor. Birde hocam ben sabah namazını kılıyorum. 1 saat sonra bazanda 45 dakika sonra işrak namazı kılıyorum. Doğru mu hocam? Allah razı olsun hocam şimdiden

    Hangi vakitlerde kaza ve nafile namaz kılınmaz? Bazı vakitlerde bir kısım ibadetlerin yapılması yasaklanmıştır. Bu vakitlere kerahet vakitleri denilir. Ukbe b. Amir el-Cüheni’den şöyle nakledilmiştir: “Resulullah (s.a.s.) bize üç vakitte namaz kılmayı ve ölülerimizi defnetmeyi yasakladı: Güneşin doğmasından itibaren bir veya iki mızrak boyu yükselmesine kadar, güneşin gökyüzünde tam dik oluşundan batıya yönelmesine kadar ve güneşin sararmasından itibaren batmasına kadar.” (Müslim, Müsafirin, 293; Ebu Davud, Cenaiz, 55; Tirmizi, Cenaiz, 41) Bu hadiste belirtilen üç vakitte hiçbir namaz kılınamaz. Bu vakitlerin başlama ve bitiş zamanları şöyledir: a) Güneşin doğmasından itibaren, 40-50 dakika sonrasına kadar, b) Güneşin, tam tepede bulunduğu vakit (Öğle vaktinin girmesine yaklaşık 10 dakika kalmasından öğle vaktinin girmesine kadar), c) Güneş batmazdan önce, gözleri kamaştırmaz hale gelmesinden, batmasına kadar olan vakit (Güneşin batmasına 40-50 dakika kalmasından itibaren akşam namazı vakti girinceye kadar olan zaman) (Merğinani, el-Hidaye, I, 265-269). Bu sayılan kerahet vakitlerinde kaza namazı, vitir gibi vacip namaz kılınamadığı gibi kerahat vaktinden önce hazırlanmış bulunan cenazenin namazı da kılınamaz. Bu vakitlerde hazırlanmış cenazenin namazı ise kılınabilir. Daha önce okunmuş bir secde ayetinden dolayı “tilavet secdesi” yapılamaz. Ancak kerahet vaktinde okunan secde ayetinin secdesi, daha sonraya bırakmak efdal olsa da bu vakitte yapılabilir. Güneşin batmasından önceki kerahet vaktinde, sadece o günün ikindi namazının farzı kılınabilir. Fakat mazeretsiz olarak ikindi namazını bu vakte kadar geciktirmek mekruhtur. Bunların dışında şu vakitlerde de sadece nafile namaz kılmak mekruhtur: a) Sabah namazının sünneti hariç olmak üzere imsak vakti girdikten sonra, güneş doğuncaya kadar olan sürede, b) İkindi namazını kıldıktan sonra güneş batıncaya kadar olan sürede, c) Akşam namazı vakti girdiğinde farz kılınmadan önce, d) Cuma günü hatibin minbere çıkmasından sonra (Merğinani, el-Hidaye, I, 269-271). Ebu Said el-Hudri’den şöyle nakledilmiştir: “Resulullah’ı (s.a.s.) şöyle derken işittim: Sabah namazı kılındıktan sonra, güneş doğuncaya kadar başka namaz yoktur. İkindi namazından sonra, güneş batıncaya kadar başka namaz yoktur.” (Ebu Davud, Tatavvu’, 9; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 271)

  • Şevval orucunun hükmü nedir? Ramazan’da tutulamayan oruçlar Şevval orucu niyetiyle tutulabilir mi?

    Ramazan’dan sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur.” (Müslim, Sıyâm, 204; Tirmizî, Savm, 53; Ebû Dâvûd, Savm, 59) buyurmuştur. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 421, 422).Şevval ayında nafile olarak tutulan oruç, Ramazan’da tutulmayan oruçların yerine geçmez; yani Ramazan’da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi farzdır. Bir oruçta hem kaza hem de nafile yerine niyet edilmesi geçerli olmadığından Şevval ayında tutulan oruçta da bunlardan yalnız birine niyet etmek gerekir. Şevval ayında oruç tutulurken, Ramazan’da tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar kaza orucu olur.

  • İşrak ve duha (kuşluk) namazları aynı namazlar mıdır? Değilse aralarındaki fark nedir?

    Rivayetlerde işrak ve duhâ namazı aynı namazı ifade etmektedir. İşrak veya duha diyerek ifade edilmesi de aynı namaz olduğunu göstermektedir. Güneşin doğup (bir mızrak boyu) ufukta beş derece yükselmesi ile yani güneşin doğuşundan yaklaşık 40-50 dakika sonra kerâhet vakti çıktıktan sonra ilk kuşluk vaktinde kılınır. Bir hadis-i kutsîde bu namazın faziletine işaretle şöyle buyurulur: “Ey Âdemoğlu, gününün ilk vakitlerinde benim için dört rekât nafile kılmaktan acizlik gösterme ki, günün sonunda seni korumayı tekeffül edeyim.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 12) Hadis kaynaklarında çokça teşvik edilmiştir. Duhâ (kuşluk) namazı; dört, sekiz ve on iki rekât olarak kılınabilir (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 78-83). En az iki rekât olarak kılınabileceği de söylenmiştir. Bütün nafilelerde olduğu gibi bu namazda da iki rekâtta bir selam vermek daha sevaptır. Ancak dört rekâtta bir de selam verilebilir (Tahtâvî, Hâşiye, s. 395). İŞRAK NAMAZI NASIL KILINIR? Bu namazın fazileti hakkında Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v) Efendimiz’in sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra oturup güneş doğuncaya kadar zikir ile meşgul olup, güneş doğunca da iki rekat (İşrak) namazını kıldığı takdirde çok sevaba nail olacağına dair rivayetleri vardır. (İhyâ, I. 336) İŞRAK NAMAZININ İKİ REKAT OLARAK UYGULAMALI KILINMASI 1. REKAT "Niyet ettim Allah rızası için iki rekat işrak namazı kılmaya" diye niyet eder. "Allahu Ekber" diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlar. Sübhaneke'yi okur. Euzü-besmele çeker. Fatiha Suresini okur. Kur'an'dan bir sure okur. Rüku'ya gider. Secde'ye gider. Doğruluruz, tekrar Secde'ye gider. 2. REKAT Ayağa kalkarak Kıyama durur. Besmele çeker. Fatiha Suresini okur. Kur'an'dan bir sure okur. Rüku'ya gider. Secde'ye gider. Doğrulur, tekrar Secde'ye gider. Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okur. "Es selâmu aleyküm ve rahmet'ullah" diye sağa ve sola selam vererek namazı tamamlar.

  • Muska takmanın dinimizdeki yeri nedir?

    Muska; içinde bazı ayet, hadis ve duaların yazılı bulunduğu Çok kere koruyucu bir malzemeye sarılı olarak kullanılan bir metindir. Hastalık, göz değmesi, afetten korunmak veya bir sıkıntıdan kurtulmak gibi amaçlarla insanlar yanlarında taşırlar. Bu alanda insanların duygularını istismar edenler hep olmuştur. Korkudan, nazardan korunmak, bazı hastalıklardan şifa bulmak için dua etmenin, Kur’an-ı Kerim’den âyetler okumanın caiz olduğu rivayetleri mevcuttur. (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’an, 9; İbn Mâce, Tıb 35-36). Bu şekilde ayet ve dua metinlerinin yazılıp, insanların bedenlerine asılması veya iliştirilmesi konusunda Hz. Peygamberden gelen herhangi bir rivayet mevcut değildir. Ancak Abdullah b. Ömer, Hz. Peygamberin (s.a.s.) “Sizden biriniz uykuda korkarsa ‘Allah’ın gazab ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden, eksikliği olmayan Allah’ın sözlerine sığınırım.’ desin. O takdirde, hiçbir şey ona zarar vermez.” buyurduğunu bildirmiş ve Abdullah b. Amr’ın da bu duayı temyiz çağına gelen çocuklarına öğretip, temyiz çağına gelmeyen çocukları için yazıp boyunlarına astığını rivayet etmiştir (Ebû Dâvûd, Tıb, 19). Bazı fıkıh kaynaklarında, Kur’an-ı Kerim’den âyetler yazılıp muska yapılarak takılmasında sakınca görmeyen âlimler bulunduğu belirtilmektedir (el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 435). Bununla birlikte, muskadan medet umma, onu koruyucu olarak algılama, Allah’tan beklenilecek şeyleri muskadan bekleme gibi olumsuzluklara sebep olacaksa muska kullanılması caiz değildir. Bu bağlamda insanların duygularını istismar edenlere karşı da uyanık olunmalıdır.

  • Cemaatle namaz kılan kadınlar imama uyarken nasıl niyet etmelidirler?

    Niyet, namazın şartlarından biridir. Kişi, farz, vacip veya nafile namazlardan hangisini ve hangi vaktin namazını kılacağını, tek başına mı yoksa imama uyarak mı ifa edeceğini niyetinde belirlemesi gerekir. Burda kadın erkek ayrımı yoktur, herkes eşittir. Önemli olan bunların kalben bilinmesidir; dil ile söylenmesi ise bu konudaki iradesinin pekiştirilmesi açısından güzel görülmüştür (Merğînânî, el-Hidâye, I, 297, 298). Buna göre, namazını imama uyarak kılacak kadın veya erkeğin, buna kalben niyet etmesi gerekir; aksi takdirde imama uymaya niyet etmeden kılacağı namaz geçersiz olur. Ayrıca, diliyle “uydum hazır olan imama” demesi de uygun olur. İmamın, kendisine uyan kadınlar için ayrıca niyet etmesi gerekir. Hanefîlere göre kadınların imama uymalarının geçerli olması için, imamın, kadınlara namaz kıldırmaya niyet etmesi gerekir (Kâsânî, Bedâî’, I, 128; İbnü’l-Hümâm, Feth, I, 372). Bununla birlikte imamın imamet için yaptığı genel niyet, kadınları da kapsar. Fakat imamete niyet etmeyip kendi başına namaz kılmakta olan bir erkeğe, bir kadın sonradan gelip uyamaz. Şâfiî mezhebine göre ise imamın, gerek erkeklere gerekse de kadınlara imamlık yapmaya niyet etmesi şart olmayıp müstehaptır (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 383). Bundan dolayı kendi başına namaz kılmakta olan bir erkeğe, bir kadın sonradan gelip uyabilir.

  • Namazda bazen kaç rekat kıldık, kaçıncı oturuş oldu diye düşünüyoruz, bunun süre sınırı var mıdır?

    İbadet ve ameller her türlü şüpheden uzak olarak yapılması gerekir. Bu konuda (namazın kaç rekât olduğu) ilk defa şüphe eden kimsenin bu namazı yeniden kılması gerekir. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Sizden biri namazında kaç rekât kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazı yeniden kılsın.” Buyurmuştur. (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, II, 421; bkz. Zeylaî, Nasbu’r-râye, II, 173) Namazda zaman zaman şüpheye düşüp kaç rekât kıldığı hususunda kesin bir kanaate varamayan kimse, kıldığına emin olduğu en az rekât sayısını esas alarak namazına devam eder. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve en az rekâtı esas alarak namazına devam etsin” buyurmuştur. (Nesâî, Sehv, 24; İbn Mâce, İkâmetu’s-salat, 132) Buna göre dört rekâtlı bir namaza başlayan kimse, kıldığı rekâtın ikinci rekât mı üçüncü rekât mı olduğunda kuşkuya düşüp bir tarafı tercih edemezse, kendisini iki rekât kılmış sayar ve birinci sayılan rekâtın ikinci; üçüncü sayılan rekâtın da dördüncü rekât olma ihtimali bulunduğu için, her bir rekâtın sonunda oturur ve tahiyyâtı okur. Malum olduğu üzere; bir farzı ya da vacibi tehir; bir rükün eda edecek kadar (üç tesbih miktarı) olursa o zaman sehiv secdesi lazım geliyor. Bu durumda da bir rükun eda edecek kadar beklenilirse sehiv secdesi yapılması gerekecektir. Böylece bu kişi dört oturuş yapmış olur ve sonunda sehiv secdesi yaparak namazını tamamlar (Kâsânî, Bedâî’, I, 165, 166).

  • Vitir namazı kılarken,son rekatta tekbir ile kunut dualarını okumayı unutup secdede hatırlarsak ne yapmalıyız?

    Vitir namazı kılan kişi, son rekatta tekbir ile kunut dualarını okumayı unutup secdede hatırladığı takdirde sehiv secdesi yapar. Namazı tamam olur.

  • Tarladan elde ettiğimiz ürünlerin öşrü nasıl verilir?

    Kural olarak, sulanması masrafsız olan arazilerden elde edilen ürünün onda biri, masraf edilerek ve emek sarf edilerek sulanan arazilerden elde edilen ürünün ise yirmide biri öşür olarak verilir. Sulama ile birlikte, günümüz tarım şartlarının gerektirdiği gübre, ilaç ve mazot gibi masrafların öşür hesabında dikkate alınıp alınmayacağı tartışmalı bir konudur. Bu ilave masraflar üretimin maliyetinde önemli bir yekun oluşturduğundan bunların öşür hesaplamasında dikkate alınması görüşü daha uygundur. Bu nedenle tarım ürünleri, sulama masrafları ve yukarıdaki ilave masraflar çıkarıldıktan sonra nisaba ulaşması halinde 1/10 oranında zekata/öşre tabidir. Eğer masraflar çıkarılmadan verilecekse 1/20 oranında öşür verilir. Tarım ürünlerinde nisap miktarı, buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir ürünlerde, beş vesktir. Bunun günümüzde kullanılan ağırlık birimi ile karşılığı, ürüne göre 653-1000 kg arasında değişmekte mesela buğdayda 653 kg’a tekabül etmektedir. Bunların dışındaki ürünlerde ise yukarıdaki maddelerden beş veskinin değeri en düşük olanının kıymetine denk olan miktardır. Seralarda yetiştirilen ürünler için de aynı hükümler geçerlidir. Kaynak : Din İşleri Yüksek Kurulunun Öşür ile İlgili Kararı

Soru Sorun, Cevaplayalım

Aşağıdaki formu doldurarak sormak istediğiniz soruyu bize sorabilirsiniz.

Gönder

Anasayfa  |   Hakkımızda  |   İletişim

Hutbeler Sureler Cüzler Mealler

Reklamlar

Merzifon

© Copyright 2021 Web Tasarım & Geliştirme Lisa Yazılım

Merzifon Hakkında  Peygamberler  Kitaplar  Sorun Cevaplayalım
  • Diyanet İşleri

  • Merzifon Kaymakamlığı

  • Merzifon Belediyesi

  • Merzifon Müftülüğü

  • Türkiye Diyanet Vakfı