Allah’a Giden Yolculuk

Allah’a Giden Yolda Bir Gönül Yolculuğu

Bismillahirrahmanirrahim...

Allah’ı tanımak, onun yüce isim ve sıfatlarını bilmek; sadece bireysel ve toplumsal hayata etki eden bir bilgi değil, insanın gerçek saadeti ve ebedi kurtuluşu için vazgeçilmez bir hakikattir. İnsanın tekâmülü ve kemale ermesi, Yüce Allah’ı doğru bir şekilde tanımasına bağlıdır. Allah’ı layık olduğu şekilde tanımayan bir insan, ne kadar güzel işler yaparsa yapsın, gerçek insanlık mertebesine tam anlamıyla ulaşamayacaktır.

İnsanoğlu fıtratı gereği bir huzur ve güven arayışı içerisindedir. Dünya nimetleri, şöhret, makam ve servet insanın içindeki boşluğu doldurmaya yetmez. O boşluğu ancak Allah’ı bilmek, O'na yönelmek ve O’nun sevgisini kalpte yaşamak doldurabilir.

Hayatın yoğun telaşı, insanı asıl hedeften uzaklaştırsa da, kalp zaman zaman içten gelen bir çağrıyla Allah’a yönelir. Bu çağrı, insanın en derin noktasında var olan ilahi bir özlemin dışavurumudur. Ne zaman ki insan kalbinin sesine kulak verir, işte o zaman Allah’a giden yolda ilk adımını atmış olur.

Menkıbe:
Bir zamanlar bir derviş, çölde yürürken susuzluktan bayılacak hâle gelir. Elleriyle kumları eşeleyip su ararken, birdenbire kalbinden şöyle bir nida yükselir:
"Ey Rabbim! Şu anda su bulamasam da, Senin varlığını hissetmek her şeyden daha tatlı!"
O an gökten bir damla yağmur iner ve derviş, tek bir damla ile serinleyip güç bulur.
İşte Allah’a olan teslimiyetin, insanın ihtiyacını nasıl giderdiğinin küçük bir işareti…

Yine bir zamanlar bir derviş, gözyaşları içinde şöyle dua etmişti:
"Ey Rabbim, Sana ulaşmak için binlerce adım attım. Meğer Sen her zaman benimleymişsin; ben ise bu hakikati idrak edememişim."

Bu hikâye, insanın Allah’a olan yakınlığını ve bu yakınlığı fark edememesi ne kadar güzel ifade etmektedir. Zira Yüce Allah buyurur:
"Biz insana şah damarından daha yakınız." (Kaf Suresi, 16. Ayet)

İnsan, dünya hayatında nice meşguliyetler içinde kaybolurken, en büyük hakikati göz ardı eder: Allah’ın sürekli kendisini gördüğünü, işittiğini ve kalbindeki her hâli bildiğini... Ne büyük bir bahtiyarlıktır ki, bir kul Allah’ı unuttuğunda bile Allah onu unutmamaktadır.

Menkıbe:
Bir gün Hz. Musa (a.s.) Rabbine şöyle niyazda bulunur:
"Ya Rabbi! Senin affına en layık olan kulların kimlerdir?"
Allah Teâlâ buyurur:
"Beni hatırladıklarında gözleri yaşla dolanlar, unuttuklarında kalpleri mahzun olanlar, her an beni özleyenler..."
İşte böyle kullar, Allah katında sevgili olanlardır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allah kulunu, kul O'nu anmaktan daha çok anar." (Buhârî, Tevhîd 15)

Bu ilahi lütfu ve sevgiyi idrak etmek, kalbi diriltir. Kul, Rabbine yöneldiği her an, sema ehli de onunla sevinir. Kulun duası, yalvarışı, gözyaşı ve secdesi Allah katında değer bulur.

Bir gün herkes yapıp ettikleriyle Allah’ın huzuruna çıkacaktır. O gün, dünya hayatında Allah için atılan en küçük adım bile karşılığını bulacak; Allah için dökülen en ufak gözyaşı bile sevaba dönüşecektir.

Menkıbe:
Rivayet edilir ki, bir adam gece karanlığında kimse görmeden camiye gider, secde eder ve gizlice dua ederdi. İnsanlar onun ibadetinden haberdar değildi. Öldüğünde rüyada bir dostuna şöyle görünür:
"Bana soruyor musun neyle kurtuldum? O gizli secdelerimle... O sessiz gözyaşlarımla..."
Rabbimiz neyi samimi yapıyorsak, işte onunla bizi yüceltir.

Bu yüzden, hayatın akışı içerisinde kalbimizi diri tutmalı, gönlümüzü Rabbimize yöneltmeliyiz. Allah’ı tanımak, O’na iman etmek ve O’nun sevgisiyle kalbimizi doldurmak, insanı gerçek saadete ulaştıracak yegâne yoldur.

Sonuç olarak, kul, Allah’a yaklaşmak için önce O’nu tanımalı, O'nu bilmek için kalbini açmalı ve hayatını O’nun rızasına göre düzenlemelidir. Zira gönüller yalnızca Allah’ı anmakla huzur bulur:
"İyi bilin ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Rad Suresi, 28. Ayet)

Allah'ım...
Kalbimizi Sana yönelen, Seninle huzur bulan, Senin rızanı arayan kalplerden eyle.
Bizi dünyadan yorulmuş değil, Sana kavuşmaktan sevinç duyan kullarından eyle.

Amin.

Yol Arkadaşım

Fotoğraflar