Valide Sultan Atik Camii

Ekmek Kırıntısından Muhteşem Bir Şahesere

Bu sayfa, Valide-i Atik Camii'nin hem kalbe dokunan menkıbesini hem de tarihî ve mimarî güzelliklerini bir araya getirir. Nurbanu Sultan’ın gönlünden dökülen bir dua, Mimar Sinan’ın elinde şekillenmiş ve yüzyılları aşan bir zarafete dönüşmüştür.

Üsküdar’ın yamaçlarında zarifçe yükselen bu eser, halk arasında Valide Camii olarak bilinse de müftülük kayıtlarında “Nurbanu Sultan Valide-i Atik Camii” olarak geçer. III. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan’ın gönlünden dökülen bir dua ile başlayan bu yolculuk, Osmanlı'nın en büyük mimarı Mimar Sinan’ın ellerinde taşa, mermere ve kubbeye dönüşür.

Rivayete göre, Nurbanu Sultan sofradan kalan ekmek kırıntılarını israf olmasın diye toplar ve yermiş. Gelini bu durumu yadırgar ve Sultan III. Murad’a aktarır. Bir gün annesine “Avcunu aç” diyen padişah, kırıntıların inciye dönüşmesine şahit olur. Bu olayın ardından, Mısır seferine çıkmadan annesinden helallik ister. Nurbanu Sultan ise “Benim adıma içinde her hayrın olduğu bir külliye yaptır” der.

Başındaki yemeniyi rüzgâra bırakan Nurbanu Sultan’ın yemenisi, bugünkü caminin bulunduğu yere düşer. Sinan zemini uygun görür ve külliye inşa edilir. Cami dışında medrese, darüşşifa, mektep, tekke ve kervansaray gibi yapılar Osmanlı’nın toplumu kucaklayan vakıf ruhunu yansıtır. Bir cami sadece ibadet yeri değil, bir şehir hayatının kalbiydi.

Sinan’ın mimarlığında sadelikle ihtişamın dengesi görülür. 13 metrelik ana kubbe, 114 pencereli harim, İznik çinileri, fildişi kakmalar, sedefli kapılar… Her detay incelikle işlenmiş bir sanat eseridir. Bugün hâlâ bu camiyi ziyaret edenler sadece bir yapıya değil; dua ile yoğrulmuş bir ruhun gölgesine girer.

"Bu caminin gölgesine girdiğinizde, bir annenin duasını, bir evladın mahcubiyetini ve bir mimarın secdeye benzeyen çizgilerini hissedersiniz."

Fotoğraflar