Sanki Yedim Camii

Bir lokma eksilterek bir cami inşa eden bir gönül… “Sanki yedim” deyip nefsini tutarak Allah’a bir mescit armağan eden bir esnafın adı yok belki ama hikâyesi hep kalacak.

İstanbul’un Fatih ilçesinde, Zeyrek Mahallesi’nin sessiz bir sokağında yer alan Sanki Yedim Camii, hem adıyla hem de ardındaki hikâyeyle yüreklerde iz bırakır. 17. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen bu küçük caminin mimarı belli olmasa da, halk arasında anlatılan öyle bir kıssa vardır ki bu camiyi sıradanlıktan çıkarıp, ebedî bir anlamla taçlandırır.

Bir zamanlar Osmanlı’da, gönlü büyük ama imkânları sınırlı bir esnaf yaşardı. Her gün büyük padişahların yaptırdığı camilere bakar, “Benim de bir camim olsa…” diye iç geçirirdi. Ancak çevresindekiler onun bu isteğini boş bir hayal olarak görür, “Boş ver, haddini bil” derlerdi. Ama o vazgeçmedi. Gün geldi, kendi kendine şöyle dedi: “Canım bir şey istediğinde, yemeyeceğim. ‘Sanki yedim’ diyeceğim ve parasını bir kenara koyacağım.” Bu kararı uygulamaya başladı. Tatlı, et, meyve, yeni bir kaftan, bir çift çarık… Her seferinde “Sanki yedim” deyip parasını cebine attı. Böylece tam 20 yıl boyunca sabırla para biriktirdi. Ve sonunda o mütevazı ama yüce niyetle, Fatih’in Zeyrek semtinde kendisine gösterilen arsaya bir mescit yaptırdı. Adını da gönlünden geçen o kelimelerle koydu: “Sanki Yedim Camii.”

Cami, Birinci Dünya Savaşı öncesinde büyük bir yangında hasar gördü; ama 1959-1960 yıllarında halkın katkısıyla yeniden ayağa kaldırıldı. Bugün belki orijinal haliyle değil ama hâlâ ayakta, hâlâ ibadete açık. Ve her namaz vakti o mübarek esnafın "sanki yedim" fısıltısı yankılanıyor adeta minberin taşlarında...

Fotoğraflar