“Parayı çok severdim doğru... ama ölüm var. Götürebilmek için bir cami yaptırdım.”
Üçbaş Camii, hidayetin yollarından biri olduğunu bize hatırlatan, tevazu ve dönüşle örülmüş bir pişmanlık hikâyesidir.
Fatih'te, Fevzi Paşa Caddesi'nin arka taraflarında yer alan mütevazı bir yapıdır Üçbaş Camii. 1532 yılında inşa edilmiştir ve Mimar Sinan’ın tarihlenebilen ilk eseri olarak bilinmektedir. Camiye adını veren kişi ise Adapazarı Üçbaş Köyü doğumlu olan berber Nurettin Hamza’dır.
Nurettin Hamza, Fatih’e taşınıp bir berber dükkânı açar. Mahallede kısa sürede "sosyete berberi" olarak tanınır; hem eli mahirdir hem de ücreti yüksektir. Bu sebeple insanlar arasında "parayı çok seven berber" diye anılır. Bir gün ansızın bir cami inşa ettirir. Herkes şaşkındır. Sorular peşi sıra gelir: “Sen parayı çok severdin, nasıl oldu da cami yaptırdın?” O da tarihe geçecek şu cevabı verir: “Parayı çok severim doğru... ama işin ucunda ölüm var. Götürebilmek için bir cami yaptırdım.”
Caminin avlusunda bir zamanlar harap halde bulunan Üçbaş Medresesi bugün Balkan Vakfı çatısı altında, Fatih Halk Eğitim Merkezi'ne bağlı okul öncesi eğitim merkezi olarak hizmet vermektedir. Avlu içinde küçük bir mezarlık da yer alır.
Yakın çevrede Kara Halil Medresesi ve Saray Ağası Çeşmesi gibi tarihi yapılarla iç içedir. Avlu kapısından girildiğinde sağda hazire, solda kiremit çatılı medrese yer alır. Son cemaat yeriyle harim birleştirilmiştir. Harimin doğu ve batı duvarlarında simetrik ikişer pencere; mihrap duvarında da altlı üstlü pencere dizileri bulunur.
Caminin iç alanı 95 m² olup, mermer mihrap, ahşap minber ve kürsüyle donatılmıştır. Önceleri ahşap olan tavan zaman içinde betona çevrilmiştir. Minare kaidesi ve kitabesi orijinaldir.